Neden Oruç Tutmalıyız?
Mar 12, 2024
Öncelikle herkese mutlu, huzurlu, bereketli ve bol aydınlanmalı bir Ramazan ayı dileriz!
Oruç tutma kavramı, tarih boyunca hemen hemen tüm dinlerde yer almıştır.
Hristiyanlıkta “Ash Wednesday” günü vardır ve bu günde Hristiyanlar oruç tutar. Hz. İsa, İncilde, insanların oruç tutması gerektiğini ve Tanrının oruç tutanlara hediyeler vereceğinden bahsetmiştir. İncil’de oruçla alakalı çokça ayet mevcuttur. Hz. İsa bu ayetlerde; Dünya’dan daha az almamız ve ruhumuza odaklanmamız gerektiğini belirtir.
Musevilerde ise Yom - Kippur denilen kutsal bir gün vardır. Kutlamalar süresince 25 saat boyunca Museviler oruç tutmaktadır.
Budizmde ise Buddha günlerce oruç tutar ve ardından bir gün, bir ağacın altında aydınlanma yaşar. Bu sebeple günümüzde Monklar orucu aydınlığa; ruha gitmenin bir basamağı olarak görürler.
İslam’da ise Kuran insanlara oruç tutması gerektiğini öğütler.
Hangi dine mensup olursanız olun, oruç kavramı temelde aynı niyeti barındırmaktadır. Ancak günümüzde birçok Müslüman, ruha ulaşmak/ruhsal gücü arttırmak yerine aslında bunu “dini görev/Allah’a borç” olarak gördüğü için oruç tutmaktadır. Ancak dinen bakıldığında bu durum çok da kabul edilebilir görünmemektedir. Sebebini İhlas suresinde görebiliriz: “Allâhu’s-samed” yani “Allah samettir” denir. Anlamı ise; “Allah, kimseye muhtaç değildir, Allah’ın kimseye ihtiyacı yoktur çünkü o ihtiyaç olunandır.”
Bu açıdan bakıldığında Allah’ın kimsenin orucuna ihtiyacı yoktur. İnsan orucu aslında “kendisi” için tutmaktadır.
Günümüzde maalesef bu amaç asıl anlamından ve niyetinden sapmış durumdadır. İnsanlar vicdanlarını rahatlatmak için oruç tutmaktadır. Hatta ramazan süresince oruç tutamayanlar kendilerince “borç” kavramı dahi türetmişlerdir. Bu bir borç değildir, biz bunu kendimiz, kalbimiz ve kalbimizi saflaştırarak Allah’a yaklaşmak için yapıyoruz. Dini bir görev olarak görmek bu noktada artık geride bırakılması gereken bir olgudur.
Tüm dinlerde var olan bu uygulamanın temeli olarak görmekteyiz ki; “ölmeden önce ölmek”, “hatırlatılmadan önce hatırlamak” vardır. Oruç bizi tam olarak da bu “aydınlanma” yoluna götürmektedir.
Neden oruç tutuyoruz?
Yediğimiz yemek, içtiğimiz su, cinsellik, kötü sözler gibi aktivitelerin tamamı dünyevi zevkler ve ihtiyaçlardır, bizim köklerimizi dünyaya bağlarlar. Bizler ise dünyadan almayı bıraktığımızda göklerle bağımız güçlenir. Dünyadakiler olarak tabii ki köklenmek oldukça mühimdir ancak bir yıl içinde, sadece bir ay dünyasal görevlerimizin ötesinde; rahmani görevlere odaklanmalıdır insan.
Allah sadece göklerde değil; her yerdedir, her şeydedir. Var olan her şeyin içinde titreşir. Ruhsal anlamda orucun amacı tam olarak da bu titreşime ulaşabilmemizdir.
Oruç bize hatırlatır ki; “dünya geçicidir, dur, düşün ve hatırla.”
Bir diğer sebep ise; oruç tutarken ibadet kanallarımızın daha açık olmasıdır. Dünyevi durumlardan uzak kaldıkça, dünyevi olan kök ve sakal çakra aktiviteleri azalır, bu şekilde enerji yukarı doğru çıkar. Özellikle 3. Göz (Ajna) ve Taç (Sahasrara) Çakraları çalışmaya başlar. Bu çakraların çalışması kişinin kalp gözünü yani üçüncü gözünü açar. Bu da kişilerin Allah ile bağlantı kurabilmesi için bir kanal oluşturduğu anlamına gelir. Dini uygulamaların tamamının tam olarak bu bilinçle yerine getirilmesi gerekmektedir.
Örnek olarak; namaz kılarken kendinizi göklerde alimlerle, Kabe’de eşiniz/dostunuzla, sizin için bağlantıyı en güçlü kılacak mekanda; kalbi Allah aşkıyla titreşen insanlarla beraber kıldığınızı imgeler ve bu yeteneğinizi kullanırsanız, tüm hücrelerinizde zaten var olan Allah’ın güzel enerjisi; nuru titreşmeye başlayacaktır. İşte tam da bu yüzden namaz da bir meditasyondur.
Tüm olay tam olarak bu his içerisinde kalmak değil midir zaten?
Orucun bir diğer faydası ise aç olanın halini anlamamız; varlığa ulaşanların bir süre kendini bu varlıktan mahrum bırakıyor olmasıyla da hepimizin empati yeteneğini geliştirmesidir.
Hepimiz bir ağacın yaprakları gibiyiz; ağaçta bir yaprak sararmış ve kurumak üzereyken; bizim yaprağımız canlı, parlak bir yeşil ise; biz köklere etki etmiyor ancak birbirimizi etkiliyor oluruz.Tüm insanlık aynı ağacın yapraklarında var ise, bizim görevimiz o ağacı büyütmek, Allah’ın nurunu o ağaçta var etmek, titreştirmektir. Bizler empati kurmaya başladıkça, “mahrumiyet” kavramı üzerine farkındalıklar yaşamak zorundayızdır.
Bu anlamda oruç insanlığa, ruhumuza önemli ve değerli bir hediyedir.
Bizler arındığımızda, “nur” bizim kanallarımızda dolaşmaya, enerji akışı gerçekleşmeye başladığında; bu kusursuz sistem sayesinde ruhumuz bizim gölgemizde kalanları bize göstermeye başlar.
“Oruç tuttuğumda; …sinirleniyorum, geriliyorum, midem bulanıyor, başım ağrıyor, dengem bozuluyor…” cümlelerini kuranların -bir medikal sorun olmadığı sürece- aslında gömülü olan duygularının gün yüzüne çıktığını göstermektedir.
Neden dengeniz bozuluyor? Neden sinirleniyorsunuz?
Çünkü kodlarınızda aslında “güçsüz kaldım” mesajı mevcut. Bu bir duygudur. Sen zihnine bu duyguyu “ben güçsüzüm, ben muhtacım, ben zayıfım” inancı olarak eklemişsindir. Oruç tam olarak bunları ortaya çıkaracaktır… Bunların ortaya çıkacağı korkusu ile oruçtan kaçmamalısın. Tekrar belirtelim; medikal anlamda bir probleminin olup olmaması çok önemlidir. Doktorunla mutlaka görüşmelisin!
Orucun en güçlü yanlarından bir diğeri bizi egomuzla baş başa bırakması/yüzleştirmesidir. Ego=Nefs/Nefis
“Nefsini kontrol edebilene cennetin kapıları açılır.”
Tüm günahlar nefsimizden kaynaklanır; aldatma, hırsızlık, şiddet… Oruç bizim nefsimizi besinlerle dengeliyor olsa da kendimizi kontrol etmemiz için harika bir deneyim olacaktır. Çünkü süreç içerisinde egomuzun olumsuz taraflarını görerek, kendimizi olumsuz davranış ve tutumlardan uzak tutarak kontrol etmiş ve arındırmış olacağız.
Bizler egomuzu temizlediğimizde ruhumuza ulaşırız.
Oruç bize; Allah’ı, eşitliği, empatiyi, ruhu, derinlerde saklananları hatırlatır. Enerjimizi arındırır, güçlendirir ve bizi göklere bağlar. Bu yüzden oruç tutmak tüm dinlerde farzdır. Hangi dine mensup olursanız olur “oruç tutmak” oldukça önemli ve neredeyse zorunlu bir eylemdir. Tabii ki özgür irade bağlamında karar her zaman sizindir.
Günümüzde birçok genç Türkiye’de tutulan orucun “vicdani/dini görev” niyetiyle yerine getirildiğini, bilinçli veya bilinçsiz şekilde hissettiği/bildiği için bu ibadete olan inancını kaybetmiş görünmektedir. Ancak bu noktada kendi vicdanıyla baş başa kalmış ve bu çatışma içerisindekiler de aynı şekilde vicdani oruç tutmak veya oruç tutmamak olarak yollarını seçmiştir.İki bakış açısı da değiştirilmelidir.
Oruç kavramını dinlerin ötesinde tutarak yeniden değerlendirmeliyiz. Orucu, toplumun size sunduğu kalıpların ötesine geçerek, kalbinizin içindeki anlamla bağdaştırın. Her ruhun kendi yolculuğu vardır; sen kendinden sorumlusundur. Bir başkasının yanlış yapması senin eylemini şekillendirmemelidir, aksine biri yanlış yapıyor ve sen farkındaysan; doğru olana “sen” yönelmelisin.
Bir betimleyici örnek ile yazıyı tamamlamamız gerekirse;
Herkesin ruhunu bahçeli bir ev gibi düşün. Bir başkasının bahçesi çöplerle dolu ve sen ona olumsuz yorumlar yapıyorsun. Eğer ki senin kendi evin tertemiz olsa, bahçen çiçeklerle dolu olsa; kelebekler, kuşlar, hayvanlar, tüm güzel varlıklar senin bahçene/evine gelse; sen o noktada diğer bahçeleri değil, kendi yarattığın bu güzel evi ve bahçeyi görürsün. Kendi güzelliğin o kadar aydınlık bir halde olur ki; keşke herkes gelse ve bu güzelliğin farkına vararak kendilerine örnek alsa diye düşünürsün…
Ramazan ayı tam da bu güzelliklere odaklanmamız ve büyütmemiz için bir hediyedir.
Oruç tutmak isteyenler, tutun; ruhunuzu nefsinizden arındırın, egodan kurtarın. Çünkü en nihayetinde hepimiz aynı ışığın parçasıyız, hepimiz sınavlardan geçiyoruz ve bu sınavların ötesine geçmek; nura ulaşmak hepimizin temel görevi.
Sevgilerimizle!
Yeni içeriklerimizden haberdar olmak için bizimle iletişimde kalın.
Sitemize üye olun, tüm içeriklerden ve yeni eğitimlerden haberdar olun.